Blogger tarafından desteklenmektedir.


8 Kasım 2013 Cuma

Yöneticilik Zor İş – Yöneticilik Eğitimi

Posted by islamkalkan at 02:28 0 Comments
Yöneticilik Zor İş – Yöneticilik Eğitimi
Uzunca süreden beri Liderlik ve Yöneticilik anlatıyorum. İlk dönemlerimizde “Ne?” kavramını anlatıyorduk, sonra “Nasıl?” kavramına geçtik Son dönemde bunu da değiştirdim ve başka bir açıdan anlatıyorum. Bu yazımın konusu da buradan yola çıkan bir yöneticilik eleştirisi.
Şöyle güzel bir söz var;
“Bir işi yapabilecek olanlar, o işi yaparlar,
Yapmayanlar ise, o işi öğretirler.
Öğretemeyecek durumda olanlar, yapılmasını emrederler.”
Ben ikinci kısımdayım sanırım :) o yüzden birkaç kelam edeyim ve siz de hafiften kulak verin bu söylediklerime…
Eğitimciliğimin ilk dönemlerinde akademik kurumlarda ve üniversitelerde olduğu gibi konunun“Ne” olduğunu anlattım. İçerik olarak kimseden bir şikâyet almadım, lakin herkeste bir eksiklik hissediyordum.
Bunu düşündüğümde aklıma şu geldi, eğer “Yöneticilik” okullarda akademik açıdan tam olarak ve uygulanabilir öğretilseydi, yüzbinlerce işletme mezunumuz içerisinde yönetici bulmakta zorlanmazdık. Lakin her geçen gün yönetici bulmak samanlıkta iğne aramaya döndü.
“Neyi” anlattıkça insanlar hocam bunlar iyi güzel hoş da bize “Nasıl” yapılacağını anlat demeye başladılar. Bu soruları değerlendirerek içerikte değişiklikler yaptım.
Sonra ki dönemde “Neyi” anlatmanın yanında “Nasıl” noktasını da anlatmaya başladım.
“Nasılı” anlatmak aslında önemliydi. Hatta ülkemizdeki kişisel gelişim sektörünün gelişmesini sağlayan bir yaklaşımdı. Binlerce akademisyen dururken öğrenci toplulukları ve şirketler dışarıdan kişisel gelişim uzmanları getiriyorlardı. Bu kişilerin birçoğunun akademik bir altyapılarının da olmadığını çok iyi biliyorum lakin “Nasıl” yapılacağını iyi biliyorlardı.
Çözmüşlerdi…
İyi bir hitabetin ve keyifli bir sohbetin tadına karşı koyamayacak yoktur. Lakin bu çalışmalar da yüksek dozda bir motivasyon yüklenmesi ve kısa sürede tüketilen bir keyif haline gelmesiyle son dönemde eski “Neyi” anlatmamız gerektiğini söyleyen bir kitleyi tekrar harekete geçirdi.
Söylemler değişti, “Nasılın” yanında hap şeklinde “Ne” tekrar talep edilmeye başlandı.
Söylenenlerden birkaç örnek;
“Abi bize öğretsinler ki “nasıl” yöneticilik yapılacak?”
“Madde madde versin “ne” yapacağımızı”.
“Motivasyonu “nasıl” artıracağımızı anlatsın.”
Aslında karşıdan bakınca söylemler haklı görünüyor bizde bu yüzden“Nasılın” yanında “Neyi”tekrar anlatmaya başladık.
Biz de geçmişte Liderlik Okulu’nda yukarıdaki soruların hepsine cevap verecek şekilde çok eğitim düzenledik. Saatlerce haftalarca yöneticilik anlattık.
Bu seferde şu cevapları aldık;
“Tamam, hocam bunlar güzel de bizim şirkette bunları uygulamak zor.”
“Bizim şirket biraz küçük hocam ya”
“Patron cahil :)”
Gibi söylemler…
Yani yenide de, eskide de herkesin ne istediğini bilmediği bir durum var aslında…
Buradan şu noktaya gelindiğini gördüm son 2 senedir:
“Yöneticilik Zor, Sürdürülebilir Motivasyon İmkânsız…”
Biz Sorunu Sorgulayalım…
Yöneticinin belirleyici vasıfları arasında acaba daha çok yönlendirme ve yöneltme gibi bir fonksiyon mu var yoksa karar alma süreçlerini ifade eden planlama fonksiyonu mu daha önde? Ya da bu soru, akademik bir tartışmadan öte gidemez mi?
Ben bu sorgulamaların ötesine gelecek bir şekilde eğitimlerime devam ediyorum.
Bugün artık “Ne” ya da “Nasıl” noktalarını değil son eğitimlerimde “Neden” ve “Kim” soruları üzerine kurguyu yönetiyorum.
Benim için Liderlikte özellikle “Kim?” Yöneticilikte ise “Neden?” soruları çok daha önemli…
Sorunun özü şu aslında “Ne’yi” anlatıyoruz, “Ne’yin” “Nasıl” olacağını anlatıyoruz. Fakat son noktada reel bir reaksiyon alamıyoruz. “Bizde işe yaramaz… Zor… Mümkün değillerden” öte gidemiyoruz.
O zaman ben biraz yöneticileri eleştireyim;
Kimse, hiçbir yönetici, bir şeyi değiştirmiyor, bazen bir değişim sürecinde hangi adımların atılması gerektiğini bilmiyorlar, bazen ise işlerine gelmiyor.
Hâlbuki burada değişim sürecin tamamını en baştan tam anlamıyla bilmek gerekmez. Değişime başlamak değişimin yarısı hakikaten. Kervan, samimiyim, yolda düzülüyor…
“Yönetici karar alandır” diyoruz. Ciddi bir karar alan yok. Ciddilikten kastım; “bu kararların kendi içimizde ve çevremizde bir şeyleri değiştirmesi noktasını” kastediyorum.
Hep söylüyorum; “Bir yönetici önce kendini düşünecek”
Lakin bunda ciddiyim. Önce kurum diye bir şey yok, yalandır bu…
Zaten önce kendini düşünen kişi otomatikman kurumun çıkarlarıyla kendini bir araya getirecektir. Ya da çekip gidecektir.
Çoğu zaman da çekip gider…
Kararlılık noktasında olmayan kişiler insanları ve süreçleri kendine çekmesi mümkün değildir. Doğru karar verildikten sonra süreç çok kolay akar.
“Sistem her zaman doğru kararların arkasındadır.”
Başından sürecin doğru kararlarla, tanımlarla, hedeflerle, analizle, ekiple ve paydaşlarla başlaması bizi bir daha geriye döndürmeyecek önlemleri de eş zamanlı içerisinde barındırır.
Böyle bir yöneticinin kriz yönetimine de ihtiyacı daha az olacaktır. Yapılan hatalar azalacak ve zaman daha iyi yönetilecektir.
“Bakış” bütün olacak ve daha verimli hale gelecektir. Gerçek bir bütün her zaman parçaların toplamından çok daha büyük bir anlam ifade edecektir. Sinerjinin de esprisi bu değil midir?
Son olarak;
Bir yönetici şu söylemi hiç unutmamalıdır;
“Sistemde hiçbir şey anlamsız tasarlanmaz. Anlamsızlıklar, sistemin anlamsızlığını değil, tasarlayanların, artık, yokluğunu kanıtlar.”
Ve ayrıca;
“Kanıt yokluğu, yokluğun kanıtı değildir… Var olduğuna dair kanıtın olmaması, var olmadığının kanıtı da sayılmaz…”
Erkut Ergenç
Daha Fazlası İçin Etikete Tıklayınız:

Sevdiklerinle Bu Bilgiyi Paylaş

Son Yazılarımız Mailine Gelsin

Subscribe to our Mailing List. We'll never share your Email address.

0 yorum :

back to top